Yapay Zekâ' nın tarihçesi çeşitli biçimlerde, çeşitli dönemlere ayrılabilir. Uygun bir akışı içermesi bakımından aşağıdaki gibi bir sınıflandırma benimsenmiştir:
Tarih Öncesi Dönem:
Bundan binlerce yıl öncesinde insanlığın zor anlaşılır bir düşüncesi vardı;
insan vücudu dışında bir zekâ yaratmak... Bu konuda eski Yunan mitolojisinde de
birtakım örneklere rastlamak olasıdır; rüzgarın yaratıcısı olarak bilinen
Daedelus' un bir yapay insan yaratmaya teşebbüs etmesi buna bir örnek olarak
gösterilebilir...
Yapay Zekâ
için önemli dönüm noktası 1884 yılıdır. Bu tarihte, Charles Babbage adındaki
bir bilim adamı, bazı zeki davranışlar göstermesini istediği bir takım
makinalar üzerinde deneyler yapmaktaydı. İnsan kadar zeki olamayacağı üzerinde
hemfikir olunan bu makinalar üzerinde çalışmalar sürdürülerek, nihayet 1950
yılına gelindi ve bu tarihte, Shannon adındaki bir bilim adamı, bilgisayarların
satranç oynayabileceğini ileri sürdü. Böylece tarih öncesi adı altında
isimlendirilen dönemin başındaki çalışmalar, 1960'lı yılların başlarına kadar pek de hızlı
denemeyecek bir süratte sürdürüldü.
3.1
Dartmouth Konferansı:
Bu konferansın
başlangıcı; Yapay Zekâ konusunda yeni bir çağın doğuşu olarak da
nitelendirilebilir. Dartmouth Koleji tarafından düzenlenen bu konferansta Yapay
Zekâ adı ilk kez önerildi ve bu konferansa katılanlar,Yapay Zekâ' nın öncüleri
olarak kabul gördüler. Bunların arasında, Marvin Minsky (MIT' de Yapay Zekâ
laboratuarının kurucusu), Claude Shannon, Nathaniel Rochester (IBM), Allen
Newell (Amerikan Yapay Zekâ Derneği'nin ilk başkanı) ve Nobel Ödülü sahibi
Herbert Simon sayılabilir.
Bu dönemde
ulaşılan bazı önemli başarılara, zekâ testlerindeki benzer geometrik şekillerin
ayırt edilmesinde kullanılan bir program örnek olarak gösterilebilir. Diğer bir
gelişme, sembolik bütünleşmeyi sağlayan programın geliştirilmesi oldu. Bu iki
gelişme kendi alanlarında oldukça önemliydiler. Çünkü bu fikirler Uzman
Sistemlerin geliştirilmesinde yaygın olarak kullanılacaktı. Bu dönemdeki
başarılar ne yazık ki zeki bilgisayarların yaratılması konusunda çok erken ve
gerçekçi olmayan bir beklenti döneminin de başlangıcını oluşturdu.
3.2
Karanlık Dönem (1965-1970):
Bu dönemde çok az şeyin geliştirilebilmesi
böyle bir nitelemeyi haklı çıkarmaya yetecek nisbettedir. Bir önceki dönemde
yaratılan aşırı iyimser ve aceleci tutum, konuyla ilgili bilim adamlarını
akıllı bilgisayarlar yapımının çok kolay bir işlem (aşama) olduğuna inandırdı.
Neticede bilgisayar uzmanları filozof türünde bir mekanizma geliştirmek için
uğraştılar ve sadece verileri yükleyerek akıllı bilgisayarlar yapmayı umdular.
Sonuç olarak bu dönem tam anlamıyla karanlık bir bekleme dönemi niteliği
kazandı.
3.3
Rönesans Dönemi (1970-1975):
Bu dönem önüne geçilemeyecek gelişmelerin başlangıcı
olarak algılanmaktadır. Yapay Zekâ uzmanları özellikle hastalık teşhisi gibi
sistemleri geliştirerek, bugün sonuçları
kestirilmeye çalışılan, uzun ve heyecanlı bir maceranın temelini attılar.
3.4
Ortaklık Dönemi (1975-1980):
Rönesans döneminin hemen
ardındaki bu dönemde Yapay Zekâ araştırıcıları, dil ve psikoloji gibi diğer
bilim alanlarından da faydalanabileceklerini gördüler.[1]
Patrick
Winston' ın, bu alanın klasik kaynakları arasında sayılan Yapay Zekâ başlıklı
kitabında, veya Yapay Zekâ' nın tarihçesinin 1940'lı yıllarda başladığını yazan
Ana Brittanica'da da bulmak mümkün. Bu tanımların dikkatimizi çekmesi gereken
ortak özelliği, Yapay Zekâ projesinin doğuşunu, dijital bilgisayarların ortaya
çıkışıyla koşut tutması. Gerek Yapay Zekâ araştırma alanı içinde, gerekse
konuya uzaktan yaklaşanlar arasında yaygın olarak kabul gören bir kanı bu. Eğer
Yapay Zekâ akıllı bilgisayarlar tasarımlamaya çalışan bir alansa, bilgisayarlar
keşfedilmeden önce nasıl varolabilirdi ki?
Nitekim,
çağdaş Yapay Zekâ' nın anafikri sistematik bir biçimde ortaya ilk kez dijital
bilgisayarları kavramlaştırarak tasarımlayan İngiliz matematikçisi Alan Turing
tarafından atılıyor. 1950 yılında bir felsefe dergisi olan Mind' da
"Hesaplama Makineleri ve Zekâ" başlıklı bir makale yayımlayan Turing,
yazısına şu satırlarla başlıyor:
"Makineler
düşünebilir mi?" sorusu üzerinde düşünmemiz gerektiğini öne sürüyorum.
Bunu da "makine" ve "düşünme" terimlerinin anlamlarının
tanımlanmasıyla başlamamız gerekir.
Makalesinde
bilgisayarların düşünebilmesi fikrini derinlemesine irdeleyen ve bu fikre karşı
çıkan görüşleri (örneğin, makineler düşünemez çünkü insanların sinir sistemleri
analog ilkelere göre çalışırken, bilgisayarlar ancak dijital ilkelere göre
çalışabilirler; ya da, makineler düşünemez çünkü düşünce ve bilinç kul yapısı
cihazlara değil yalnızca Tanrı yapısı canlılara özgüdür, vb.) dokuz ana başlık
altında toplayarak yanıtlayan Turing' i Yapay Zekâ' nın yaratıcısı olarak düşünmek
mümkün. "Yapay Zekâ" teriminin kendisiyse, bu alandaki en yaygın
işlevsel programlama dili olan LISP' ın yaratıcısı John McCarthy' ye ait.
Öte yandan,
Yapay Zekâ' nın temelinde yatan fikrin 1950' lerden, hatta yirminci yüzyıldan
çok daha gerilere gittiğini, ve dijital bilgisayarların kavramsallaştırılması
ve tasarımından bağımsız olarak varolageldiğini görmek mümkün. Öyleyse, dijital
bilgisayarların bugün Yapay Zekâ alanında oynadığı rol, daha önceki yüzyıllarda
teknolojinin daha başka ürünleri tarafından oynanmış olan bir roldür, ve
günümüz bilgisayarların uzun bir tarihsel sürecin yalnızca bugün için son
halkasını oluşturduğu ileri sürülebilir.[2]
İçinde bulunduğumuz girişimcilik
döneminin en önemli özeliği ise Yapay Zekâ' nın laboratuarının dışına çıkarılacak,
gerçek dünyanın ihtiyaçlarına uyarlama girişimleridir. Burada yeni olduğu
söylenebilecek olan, daha önce geleneksel işlem metotları ile ihtiyaçları
karşılanan kullanıcıların, bugün ekonomik olarak daha uygun yazılımlar ve
teçhizatlar sayesinde, daha
geniş kullanım alanlarının ortaya çıkmasıdır.
Yapay Zekâ
için geliştirilen temel program John
McCarthy tarafından 1957'de geliştirilen LISP programıdır. Basıc, Fortran,
Cobol ve Pascal gibi programların aksine , LISP cümle , kural, isim gibi diğer
ayrıntılı konularla da ilgilidir. LISP kullanıcıları için esas teçhizat, LISP
makinesi veya sembolik işlemci diye adlandırılan düzenektir. Bu sembolik
işlemci, bir çeşit bilgisayar sistemi ve Yapay Zekâ programlarının
geliştirilmesi ve uygulanmasını etkili ve verimli şekilde desteklemek için
dizayn edilmiş mantıksal bir sistemdir.
[1] HARP Akademileri Komutanlığı Yayınlarından, Adı Geçen Eser, S. 49-51
[2] Cogito 3 Aylık Düşünce Dergisi, S. 27-29

Yorumlar
Yorum Gönder